IRCDefteri - En İyi IRCForum Sayfasi
  SohbetYaz.Com


 Kayıt ol  Bugünkü Mesajlar  Arama

Etiketlenen üyelerin listesi

Yeni Konu Aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 23.Haziran.2023   #1
Çevrimiçi
~Sadness~
Siyah Kelebeğin Öyküsü..


Eskiden bahçemizde kocaman bir dut ağacı vardı. Meyve ağacı deyip geçmeyin kaç çocuk - büyük altında gölgelendi, meyvelerini yedi... Bu ağacın en sevdiğim özelliği meyvesi değildi. Tırtılları vardı. Hani bildiğiniz tırtıllardan değiller. İpek böceği tırtılları. Hergün onları izlerdim. Günü geldiğinde kendilerini kozaya sarışlarını ve o beyaz büyük fasülyeye benzeyen kozalarına hayranlıkla bakardım. Bahçemiz kalabalıktı ve çocuklar o kozaları misket gibi kullanır, içlerini açmaya çalışırken ben feryat figan bağırırdım. Genelde o aylar bu kovalamayla ritüele dönmüştü. Bir yaz artık bende (büyümeye başlamıştım) karton bir kutu aldım elime baya bir büyüktü. İçine pamuk ve dut yaprakları serdim. Gördüğüm kozaları alıp içine yerleştirirken "işte artık emniyette olursunuz." Kelebek olmalarını beklemeye başladım bende.

(*)

"İpek böceği tırtıllarının çoğu kelebek olma aşamasına gelemez. Dut yapraklarını yiyerek büyüyen tırtıllar, erginleşince iştahtan kesilirler. Kuru dallara ya da çalılıklara yerleşerek kendilerine koza örmeye başlarlar. Tırtılın ağzından salgıladığı tükürük havaya değer değmez sertleşir ve ipek ipliklerini oluşturur. Tırtıl, yaklaşık 800 metrelik tek ipek telinden bir koza örer ve kendini bunun içine hapseder. Burada pupa halini alır. İki üç hafta içinde, kozanın içindeki pupa gelişimini tamamlar ve kelebek olur. İpek telleri eritici bir tükürük salgılayarak kozayı deler ve kanatlarını çırpa çırpa uçmaya başlar. Büyük bir yaşama sevinciyle, çiçekten çiçeğe uçarak güzelliğini herkese sunar."

Neyseki bizde ipek ticareti ile uğraşan yoktu. :lol:

Hergün kutuya bakıyordum ve delikler açmıştım hava alması için. O kadar kozadan sadece birkaçı çıkmayı başardığında kendimi katil gibi hissettiğimide unutamam.. Yardım olsun diyede bazı kozları açma çabalarımsa korkunçtu.. Oysa ben etrafımda kelebekler olsun, özgürce uçsun ve kelebek olacak kozaların korunmasını istemiştim.. Bugün düşünüyorumda güzellikler için bile eylem yapmadan evvel doğallığın akışını, dengesini ve hatta kayıpları bile, olması gerekende yapmalı ve müdehalenin ölçüsünü iyi ayarlamalı. İyi niyetler bile zarar verebiliyor. Ördüğümüz kozamızda kalıveriyoruz. Siyah kelebeğin öyküsü diyerek başlamıştım (o zamanlar hikayeler yazmayı severdim acemice halada acemiyim bu konuda :lol tamamen hayal unsurudur siyah rengi. Şimdi ise başka bir versiyonu olsun diyerek;



Küçük tırtıl usulca ama azimle ilerledi dalda. Yaprağı delik deşik ediyordu. Sırtında tüyleri vardı gören ııııhıııyk iğrenç diyordu. Birgün dalların arasına çekildi diğerleri gibi kozasını örmeye başladı. Artık uyku zamanıydı. Güzellik uykusu budur diyordum. Uyanma zamanı geldiğinde birer birer kozalar çatlıyor içlerinden çıkıyorlardı aşama aşama.. Bir kısmı ise bunu başaramadan sonsuz uykuyu seçiyorlardı. En son kalan kozadan garip bir şey çıktı uçamıyordu bile kanatları mat ve siyaha yakındı. Böceğe benziyordu. Diğer kelebekler kanatlarını kibirle açıp uçarken ucubeden uzaklaşıyorlardı. Zavallı kelebek olmak için yattığı uykusundan bir ucube olarak doğmuştu. Dalların arasında, kuytu yerlerde kendini saklayarak esefle kelebekleri izlerdi. Zaman içinde içini kanatları gibi karanlık kapladı yalnızlığında. Artık kızgındı herşeye. Hiç bir güzelliğe tahammül edemiyordu. Birgün beyaz bir kelebek dala konarken dalların arasındaki ucubeyi fark etti. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Kanatları vardı ama uçamıyordu, rengi ise siyah gibiydi.



- Kimsin sen? dedi.

- Sen değilim dedi ucube.

- Neden saklanıyorsun?

- Güzelliklere tahammül edemiyorum.

-Ama ben sana tahammül ediyorum dedi beyaz kelebek.

-Ben güzel değilimki.

-Güzelsin demedim dedi beyaz kelebek.

-Ne demek bu dedi siyah kelebek.

- Bak sende bende bu dallardaki yapraklardan beslendik, bu havayı soluyoruz, burada besleniyoruz. Burası bize tahammül ediyor. Bizlerse birbirimize tahammül edemiyoruz.

- Hiç böyle bakmamıştı siyah kelebek.

- Aynı kozadan çıktım bende senin gibi. Ben beyaz oldum uçuyorum, sense siyah ve uçamıyorsun. Neden diye düşündün mü?

- Neden demedim mi sanıyorsun, kaç kere düşündüm neler yaşadın sen ne biliyorsun dedi kızgınlıkla siyah kelebek.

- Bulabildin mi peki cevabı?

- Bulamadım. Kanatlarımın karası ben oldum zamanla ve gölgeleri seçtim çünkü ışığa tahammülüm yok çünkü sadece gölge beni bu yaşama layık buluyor.

- Gölgede ışıktan ayrı değildir dedi beyaz kelebek. Işığı anlayabilmek için gölgeden çıkmalısın dedi.

- Nasıl?

- Bak dedi sen benim ne olduğumu netleştirdin aksin bende ben olduğumu gösterdi. Sende ne olduğunu bende göreceksin. Ne kadar güzel amacın var farkedebiliyor musun..?

- Hiç böyle düşünmemişti siyah kelebek. Beyazın güzelliği kendi varlığı olmasa manalı olamıyacaktı. O an anladı hiçbiri ayrı değildi. Onları ayıran içlerindeki gölgeydi. Bir arada anlam kazanıyordu herşey. Dalların arasından ışığa çıktı ürkerek. Kanatları ışığın altında parlamaya başladı ve yavaşça açtı kanatlarını. Artık uçabiliyordu..

Varlığının amacını bilmeden yaşayan tüm kelebekler gibi kibirle, nefretle dolanıp duruyoruz. Oysaki terazinin dengesi bozulduğunda bir taraf dibe çöker. İyi niyetlerimizde dahi, yaşama bakışımız bu dengenin ışığında şuurluca yansımalıdır.

Işığın gölgesi ile yetinme ışık ol!..
  Alıntı ile Cevapla

IRCForumda.Net Reklamlar
sohbet isami sohbet
Cevapla



Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık