IRCDefteri - En İyi IRCForum Sayfasi
  SohbetYaz.Com


 Kayıt ol  Bugünkü Mesajlar  Arama

Etiketlenen üyelerin listesi

Yeni Konu Aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 10.Aralık.2023   #1
Çevrimiçi
~ Www.ircforumda.net ~
İsa Mesih'in Ölümü ve Gömülüşü


İsa Mesih'in ölüm biçimi, halk önünde çarmıha gerilme şeklinde olmuştur. Hükümet bu cezanın sebebi olarak, dine küfrü göstermiştir. Ciddi şekilde işkenceye uğrayan İsa Mesih, bileklerinden çarmıha çakılmış ve çarmıh üzerinde nefessizlikten ağır ağır ölmüştür. Öldüğünün kesin bir şekilde anlaşılması için bedeninin yan tarafı bir mızrak tarafından deşilmiştir.

Bedeni, düz kaya üzerine yerleştirilmişti, keten bez şeritleri ile sımsıkı sarılmıştı ve üzerine baharatlar sürülmüştü. Yuhanna bölümünde otuz litre baharatın kullanıldığı yazılmıştır ki bu miktar bedeni komple sıvazlamak için fazlasıyla yeterlidir. Mezarın girişini yaklaşık 2 ton ağırlığındaki bir kaya ile kapatan Romalı askerler, bu kayayı mühürlemiş ve İsa'nın üçüncü gün dirileceğine dair sözleri yüzünden rahatsız olan Yahudi'lerin baskısına göre mezarın başında nöbet tutmaya başlamışlardır.

Bütün bunlara rağmen, üç gün sonra İsa Mesih dirildi ve mezarı terk etti. Bedenine yapışmış keten bezleri açılmamış ve etrafa yayılmamış boş bir koza gibi mezardaki İsa'nın yattığı kayanın üzerinde kalmıştı. Resmi Roma İmparatorluğu mührünü taşıyan kaya yuvarlanmış ve askerler kaçmışlardı.

Boş Mezar!
İlk yorum, öğrencilerin İsa Mesih'in bedenini çaldığı doğrultusundaydı!

Matta 28:11-15 bu konudaki en önemli ayetleri içerir. 11. ayet, kadınlar daha yoldayken nöbetçi askerlerden bazılarının kente giderek olup bitenlerin hepsini başkâhinlere bildirdiklerini iletmektedir. İlk bakışta, askerlerin başkâhinlere karşı sorumlu olduğunu düşünebilirsiniz, ancak aşağıdaki bölümde açıklanacağı gibi eğer bu askerler ilk olarak durumu Pilatus'a bildirselerdi, ölüm cezasına çarptırılırlardı. 14. ayet, bu askerlerin Roma askeri olduğunu ve Pilatus'a karşı sorumlu olduklarını onaylamaktadır. "Eğer bu haber valinin kulağına gidecek olursa biz onu yatıştırır, size bir zarar gelmesini önleriz."24 Bu nöbetçiler, Pilatus'un dini hiyerarşi ile ilişkilerini bozmamak ve onları hoşnut etmek için mezarı korumakla görevlendirdiği "Roma askerleridir". Başkâhinler, özellikle "Roma askeri" olması konusunda ısrar etmişlerdir: "Onun için buyruk ver de üçüncü güne dek mezarı güvenlik altına alsınlar"25. Başkahinler askerlere gece uyurlarken öğrencilerin gelip mezardan İsa'nın bedenini çaldıklarını söylemeleri için para vermişlerdir ki bu olay geçekten komik bir olaydır. 2 tonluk bir kayanın başında uyuyan askerlerin yanına gelip bu kayayı kenara iten bir grup öğrenci İsa'nın bedenini imkansız bir biçimde kefenini açmadan alıp gitmiş olsalardı ve bu esnada askerler uyanmamış olsalardı bile, askerlerin uyurken olan olaylar hakkında verecekleri tanıklık ne kadar geçerli olabilirdi ki? Siz bugün polise gidip 'dün gece uyurken komşum birisini öldürdü' deseniz, polis size 'bu cinayet esnasında siz ne yapıyordunuz' dese siz de 'ben uyuyordum' deseniz, polisler sizi ciddiye alırlar mı?

Daha da ötesi, karşımızda psikolojik ve ahlaki imkansızlıklar da vardır. İsa'nın bedenini çalıp insanları kandırmaya çalışmak öğrencilerin, bildiğimiz kadarıyla, karakterlerine aykırı bir davranıştır. İsa çarmıha gerilirken O'nu reddedip kaçan öğrenciler niçin böyle bir sahtekarlığı ortaya atıp canlarını bu uğurda seve seve versinler ki? Aynı zamanda, İsa'yı dirildikten sonra gören yüzlerce insanı kandırmaları neredeyse imkansızdır. Bu kişiler İsa'yı sadece uzaktan görmemişler, O'nun konuşup, deşilmiş karnına bile bakmışlar, O'nunla yemek yemişler, O'nu dinlemişlerdir.

Havarilerin hepsi inançlarını reddetmedikleri için işkence görmüşler ve şehit edilmişlerdir. İnsanlar doğru olduğuna inandıkları (gerçekte yanlış bile olsa) bir amaç uğruna canlarını verebilirler. Tarihimiz bu kişileri saygı ile hatırlamaktadır, ancak hiç kimse kendi ortaya attığı sahtekarlık uğruna canını vermez. Bir grup öğrenci böyle bir sahtekarlık ortaya atmış olsalardı bile, en azından bir tanesi, özellikle İsa'yı çarmıhta reddeden öğrenci, inancını reddetmesi durumunda bağışlanacağını bildiği halde canını seve seve vermezdi. İsa'nın bedeninin çalınmış olması demek, o an Hıristiyan olmayan yüzlerce insanın yalan söylemesi ve bunun uğruna da canlarını vermeleri anlamına gelir ki bu tamamen mantık dışıdır.

İkinci yorum, Yahudi veya Romalı yetkililerin bedeni çalması yönündedir!

Mezarın başına nöbetçi koyan Romalılar ve Yahudiler niçin bedeni çalsınlar ki? Kendi inançlarını tehdit eden bu yeni inanç tam sönmek üzereyken, geriye kalan tek tük öğrenci kafaları karışık bir şekilde bir yerlerde saklanırken, niçin bu inancı alevlemek için böyle bir girişimde bulunsunlar ki? Elçiler Yeruşalim'de İsa'nın dirilişini vaaz edip, insanları vaftiz ederken neden suskun kalsınlar ki? Tam o esnada İsa'nın ölü bedenini ortaya çıkartıp teşhir etselerdi, Hıristiyanlık o an orada bitmez miydi? O dönemin tüm din liderleri İsa'nın dirildiğinin yayılmasını engellemek için ellerinden geleni yapmamışlar mıdır? Bu yüzden İstefan gibi yüzlerce kişiyi öldürmemişler midir? Kim kendi kendine, rakip olacak bir inanç yok olurken onu tekrar diriltip, ona cemaat kazandırıp sonra da bu cemaati yok etme işine başlayabilir ki? Daha olayların başında dirilişin unutulması konusunda bu kişiler Petrus ve Yuhanna'yı tehdit etmemişler midir?

Bu problemin basit bir çözümü mevcuttur. İsa'nın dirilmediğini ispatlamak için her şeyi yapmaya çalışan Romalı ve Yahudi liderler, İsa'nın ölü bedenine sahip olsalardı, bu bedeni teşhir ederek Hıristiyanlığı tarihe gömebilirlerdi. Ancak ellerinde beden olmadığı için, sadece görgü tanıklarını katletmekten başka çare bulamamışlardır.

Üçüncü yorum, kadınların yanlış mezara gittikleri yönündedir!

Acı içerisinde olan kadınlar yanlış bir mezara gitmişler, onu da boş görünce İsa'nın dirildiğini sanmışlardır, şeklinde bir teori ortaya atılmıştır. Bu teorinin en zayıf noktası kadınların bu hatasının öğrenciler, Romalı veya Yahudi liderler, halk, askerler ya da mezarın sahibi olan Aramatyalı Yusuf tarafından düzeltileceği gerçeğinin gözden kaçırılmış olmasıdır. Hıristiyanlığın düşmanları bu fırsatı kaçırmaz, zaten İsa'nın bedenini hemen gösterip kadınları alay konusu yaparlardı. Unutulmaması gereken bir unsur da, bu mezarın halk mezarı değil, şahsa ait bir mağara olmasıdır; karıştırılabilmesi için etrafta başka mezar yoktu.

Dördüncü yorum, İsa'nın ölmeyip bayıldığı yönündedir.

Bu görüşe göre İsa Mesih asla haç üzerinde ölmemiş, sadece bayılmıştır. Aramatyalı Yusuf'un mezarına yerleştirildiği zaman, aslında hala yaşamaktadır. Bir kaç saat sonra, mezarın serin havası ile kendine gelmiş ve mezarı terk etmiştir.

Kurnaz bir tez olmasına rağmen, herhangi bir analize dayanması mümkün değildir. İsa'nın yaşadığı sürece baktığımız zaman, O'nun ölümünden emin olursunuz--böğrüne saplanan mızrak ise, bu ölümü 'tescil' etmektedir. Ancak sadece bu iddianın hatırına İsa'nın ölmediğini farz edelim. Herhangi bir tıbbi bakım olmadan Paskalya arifesinde, Filistin'in soğuk gecesinin ayazında, sabaha kadar soğuk mezarda son hayat pırıltılarının sönmesi gerekirken, ayıldığını ve sağ kaldığını, metrelerce uzunluğunda ve üzerinde otuz kilo baharat olan mezar bezlerini açtığını, üç kadının kıpırdatmaya bile zorlanacağı kayayı yuvarladığını ve delinmiş ayaklarına basa basa kilometrelerce yürüdüğüne inanabiliyor musunuz?

Mahkemenin zorlu saatleri, alay edilme, kırbaçlanma ve çarmıha gerilmeden sonra, tam 36 saat boyunca kaya mezarın içinde, sıcaklık ve tıbbi bakım olmadan sağ kalmasına inanmamızı mı bekliyorlar? Peki ya arkasından bir anda iyileştiğini ve insan üstü bir güç ile tek başına mezarın ağzını kapatan kayayı yuvarladığını ve tüm bunları Romalı nöbetçi askerlere çaktırmadan yaptığına? Tüm bu yaşananlardan sonra, zayıf, hasta ve aç bir şekilde elçilerine görünüp onlara ölümden dirildiğine inandırdığına da mı inanalım? Tüm bunlardan sonra onlara bakıp, öldüğünü ve dirildiğini ve zamanın sonuna kadar onlarla olacağını, tüm ulusları öğrencileri olarak yetiştirmesini söyleyip onları ikna mı etmiştir? Arkasından 40 gün boyunca bir yerlerde saklanıp, aniden karşılarına çıkıp onları şaşırtıp, tekrar saklanmaya devam edip, sonra da hiçbir açıklama yapmadan ortadan tamamen mi kaybolmuştur? Bu saflıktır.

İsa Mesih'in boş mezarının tek bir mantıklı açıklaması vardır: O ÖLÜMDEN DİRİLMİŞTİR!

Bilinebilir Bir Tanrı
Eğer İsa Mesih ölümden dirilmiş ve Tanrı olduğunu ispatlamış ise, O hala göklerde yaşamaktadır ve O'na iman edilip tapınılmalıdır. Tanrı, O'nu bilmemizi ve O'na gelmemizi istemektedir, ancak bunu yapamayacağımızı bildiği için O bize gelmiştir. Bu senin kararındır, hiçbir şekilde zorlama ile alınamayacak bir karardır. Ancak sen, Tanrı tarafından affedilmeyi ve onunla bir ilişkiyi istersen, bunu yapabilirsin, hem de şimdi! İsa Mesih şöyle demiştir: "İşte kapıda durmuş, kapıyı çalıyorum. Eğer biri sesimi işitir ve kapıyı açarsa, onun yanına gireceğim, ben onunla ve o da benimle, birlikte yemek yiyeceğiz."26

Carl Gustav Jung şöyle demiştir: "Zamanımızın en büyük nevrozu, boşluktur." Her birimiz yaşamın anlamını ve amacını arar dururuz. İsa bize bol yaşam ve anlamlı bir yaşam teklif etmektedir: "Bense insanlar yaşama, bol yaşama sahip olsunlar diye geldim"27.

İsa, çarmıhta tüm insanlığın günahını üstlenmiş ve size bu bol yaşamı teklif etmektedir. Yapmanız gereken tek şey O'nu yaşamınıza çağırmaktır.
  Alıntı ile Cevapla

IRCForumda.Net Reklamlar
sohbet isami sohbet
Cevapla



Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık